19 Haziran 2012 Salı

Aslında Çok Daha Fazlası

   Merhaba bebeyimler. Aslında kokoreçin göbek adım olması dışında hiçbiriniz beni tanımıyosunuz. O yüzden size biraz kendimden bahsedebilirim gibi geliyo. Öncelikle ben boğazıma çok düşkün bir insanım. Ordan burdan aldığım fişleri toplasan, fast food'çu dışında pek bi şey çıkmaz. Yemek yemek sence de çok güzel bi şey biliyorum. Ne bileyim, ben yemek yerken mutlu oluyorum. Hele ki bazı yiyeceklerden çikolata gibi haz aldığım doğru bilgiler arasında. Moralim bozuk olduğunda arkadaşlarım bana yemek ısmarlar ve gülmeye başlarım. İşte bu da böyle bi hikayem. Paragrafın sonunu getirmeden bi parantez açmak istiyorum. Ben her zaman yiyip yiyip kilo almadığım için kızlarla anlaşamadığımı düşünmüşümdür. KIZLAR, SİZ ANLADINIZ.
   
   80'ler çok güzel. 80'ler bambaşka. Her şeyin eskisini severim. Benim o yıllarda yaşamamam kadar saçma bi şey yok. Size teknolojiye karşı bi insan olduğumu söylesem bana ağzınızla gülmezsiniz biliyorum. Ama ben çocukların teknolojik aletlerle büyümesine çok yanlış bakıyorum. Sokağa bakıyorum da "ebe!, sobe!" gibi sesler duymuyorum. Aslında ben sokakta çocuk görmüyorum. Bak yine konunun dışına çıktım. 80'ler diyodum. Müziklerinden tut kıyafetlerine kadar muhteşem. Her şeyiyle.

   Gel gelelim Fenerbahçe'me. Bilirsiniz, koyu bi Fenerliyim. Şunu belirtmek isterim ki erkeklerin kalbine giden yol futboldan geçmiyo kızlar. Ha ama bak çok güzel kanka olursunuz. Seçim sizin. Ama ben önce ofsaytı öğrenin derim. Benim için futbol, Fenerbahçe ve Türkiye maçlarından ibaret. Futbolu ne kadar seviyosam, basketbolu o kadar sevmiyorum. Hayatımda bi kere basket maçı izledim ve bunu asla bi eksiklik olarak görmedim.

    Bu yazı böyle bitmez çocuklar. Ben en iyisi beni ben yaptığına inandığım şeyleri size kelime kelime aktarayım:
    
   Hippi, turşu suyu, sünger bob, çilek, blues, renkli çorap, kahve, yeşilçam, siyah oje, karanlık, rasta, düğmeler, kokoreç, konserler, fazla kıvrık saç, sessizlik, John Lennon gözlüğü, replik, avuç içi, çiğköfte, çizgi film, mızıka, kahkaha, johnny be good, pikaçu, paten, Norah Jones, eti puf, oyun hamuru, efes pilsen, eyeliner, taso, waffle, Jimi Hendrix, koala, kırtasiye malzemeleri, vosvos, wrong side of the road, tiyatro, pena, kot gömlek, kırmızı ruj, çay, Pink Floyd, deri ceket, pokemon, dövme, çaydanlık, analog makine, yavru panda, Queen, rakı-balık, köprücük kemiği, Duman, Penguen, tutku, kızıldereliler, şeftalili ice tea, canon, bonibon, karakalem, amfi, bardakta mısır, marjinal, elektro gitar, baget, karpuz-peynir, kumsal, kulaklık, hafif rüzgar, mortal kombat, bordo, Zeki Müren, erik, uzun renkli etekler, kalp-beyin zıtlığı, kalem, 70ler, piyano sesi, ekşi, patates kızartması, kedi, istiklal caddesi, plak, tulumba, Yavuz Çetin, ikizler burcu, burger king, piercing, tüyap, saman yapraklı sayfalar, incik boncuk, frappe, loş ışık, çalışma masası, karavan, maydanoz, çekik göz, pişmaniye, yumiyum.

    Evet bebeyimler, aklıma geldiği kadarıyla yazmaya çalıştım. Şimdi bunları okuyup nasıl biri olduğumu düşünmeyin bence. Ben olsam bu üşengeçlikle buraya kadar bile okumazdım ya neyse. Teşekkürler.

5 yorum:

  1. meraba. iç sesimsin bence.

    YanıtlaSil
  2. bi günde benim blogun bi yıllık view ini almışsın.

    fenomensiniz ya hımmınah.

    YanıtlaSil
  3. Rakı-balık,İstiklal Caddesi ve Şeftali İce Tea : Hayata yön veren üçlü.

    YanıtlaSil
  4. Seni sen yapan özellikler beni ben yapan özelliklere ne kadar da yakın.

    YanıtlaSil
  5. itiraf ediyorujm ilk cümleni ve son cümleni okudum.Ama şu yorumu yazmaya üşenmiyorum :D

    YanıtlaSil